Yalnız başlayıp, yalnız biten bir hayat yolcuğundayız.
Olayların gelip geçtiği gibi insanlar da gelip geçiyor hayatımızdan,
İnsanlar ve hatta insan sandıklarımız da.
Her biri iyi kötü bir iz bırakıyor ruhumuzda.
Peki biz insanların hayatında nasıl izler bırakıyoruz, hiç düşündünüz mü?
İnsanlara gösterdiğimiz değil, onların ne gördüğüdür esas olan.
Nasıl ki aynı olaya iki insanın verdiği tepki aynı değilse,
Yaptığımız aynı davranışın farklı kişilerde bıraktığı iz de onların bakış açısıyla işlenecek belleklerine.
İşte bu yüzden geçici olana değil kalıcı olana uygun davranmak,
İnsana değil, sadece ilahi ve sizi olduğunuz gibi gören varlığa iyi görünmek daha güzel olsa gerek,
Sizi bırakmayacak ve sizin gerçekten ne olduğunuzu bilen tek varlığa.
Hamdım, Yandım, Piştim demiş Hz. Mevlana.
Hamlık evresi insanların da en kalabalık olduğu hocalık yaptığı dönem,
Yandım evresi Şems ile yaşadığı ilahi aşkı idrak etmeğe başladığı dönem,
Piştim evresi ise Şems’in yokluğunda aşkı idrak ettiği, yalnız kalarak, onu olgunlaştıran dönem olmuş.
Hz. Peygamber sav. de hayatında hep yalnızlıkla sınanmış ve pişmiş.
Demek ki yalnızlıkta asıl keramet, olduğu dönemlerde tabi ki sevdiklerimizin kıymetini bilmek çok mühim olsa da, en çok yalnızlığın kıymetini bilmek gerek.
Nihayetinde yalnızlık, tefekkür ile bol idrak getirir insana, layık olmak dileğiyle..
21.09.2022/ŞG